Oca-2016
Çerkes sürgünü ve Kefken’in Çerkes sürgüne tarihi şahitliği…
Çerkes sürgünü ve Kefken’in Çerkes sürgüne tarihi şahitliği çok acı olmuştur. Tarihi trajedik bu olay her yıl Kefken’e yakın Karaağaç Köyünde bulunan Çerkes anıtında törenle anılmaktadır.
Çerkes sürgününün tarihi seyri 21 Mayıs 1864’de başlar. Bu tarih 300 yıl süren Kafkas – Rus Savaşlarının bitmesi ve Kuzey Kafkas halklarının sürgüne zorlanmasının başlangıç noktasıdır. Bu tarihten sonra Çerkes toplulukları çeşitli ülkelere dağılmışlardır. Sürgün süreci boyunca birçok insan hayatını kaybetmiş, sürüldükleri topraklarda ise hastalık, açlık ve yoksulluk gibi problemlerle karşı karşıya kalmışlardır.
Çerkes Sürgünü, 19. yüzyılda, özellikle 1864 yılında yoğunlaşmak ve başta Adığeler ve Abhazlar olmak üzere, Kuzey Kafkasya halklarının Osmanlı topraklarına yönelik zorunlu göçleri. Bu olay sonunda bir milyonun üzerinde bir nüfus Osmanlı topraklarına yerleşmiştir.
1864 yılındaki Çerkes Sürgününden 65 yıl sonra, 1929 baharında Adigey’e bilimsel çalışma üzerine giden Gürcü tarihçi Simon Canaşia’ya Şapsığların bölgesi Cubga’da karşılaştığı 91 yaşında bir ihtiyar o günleri şöyle anlatmıştır:
Deniz kenarında yedi yıl boyunca atılmış insan kemikleri vardı. Kargalar erkek sakallarından ve kadın saçlarından yuvalarını kurarlardı. Deniz yedi yıl boyunca karpuz gibi insan kafataslarını atıyordu. Benim orada gördüklerimi düşmanımın bile görmesini istemem.
—Çerkes Sürgününe tanıklık eden yaşlı bir Çerkes,
Adıge sürgünü sırasındaki Rus politikası, Çerkes nüfusu bir an önce Rusya sınırları dışına göndermek ve onlardan ebedi kurtulmak biçiminde uygulanmıştır. Karadeniz kıyısına yığılan sivil nüfus, nine ve dedelerce de doğrulandığı gibi, Rus askerlerinin süngü ve dipçik darbeleriyle de zorlanarak, bazı durumlarda oturmaya bile yer kalmayacak biçimde ve yığınlar halinde gemilere doldurulmuştur. Bu yüzden zayiat da büyük olmuştur.
Osmanlı yönetimi ile koordineli olarak, Batum, Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun, Sinop, Kefken bölgelerinde göçmen kampları kurulmuştur. Bu yerler açlık ve salgın hastalıklar nedeniyle, kısa sürede ölüm kamplarına dönüşmüştür.
Kefken Babalı sahili, Kafkasya sahillerinden yola çıkanların Osmanlı İmparatorluğu sınırlarında karaya çıktıkları yerlerden biridir. Burada kıyıya çıkabilenlerin oradaki bir mağarada bir süre yaşadıkları bilinir. Sonra daha içeride bulunan Karaağaç Köyüne yerleşmişler. Karaağaç köyünde şu anda iki Abhaz mezarlığı bulunuyor.
1864 büyük Çerkes Sürgününde binlerce Adige-Abhaz -Ubıh’ın karaya çıktığı Kefken ve civarında,1878 Abhaz sürgününün acı hatıralarından bir kesit.
”Savaştan kaçırılarak getirildikleri için her bakımdan perişan bulunan zavallı halk iskelelere döküle döküle son kalıntısı Kefken’de karaya çıkarılmıştı.
Kefken’e geldiğimiz ilk gecede 400 kişi açlıktan ölmüştür.
-Tırşı Murat
Bu halkın güzel sesli ve ud (Açumgur) çalan Kesepha Elif adlı bayanı, ölümle serilen halkına her gün ağıtlar yakar, halkının “ABAZA Mezarlığı” denen mezarlığına gidip udunun eşliğinde mersiyeler söyleye söyleye ağlarmış.
Yerlilerden düşünceli kişiler bu muzdarip Elif’in, halkının mezarlığına her gün şarkı söyleyip ud çalmak için gitmeyeceğini düşünerek, izleyip gözlediklerinde, udunun eşliğinde ağlaya ağlaya söylediği şeylerin mersite (ağıt) olduğunu görürler.
Halka yayılan bu acı durumu Sultan Abdülhamid’e ve sarayda Abhazların-adeta-temsilciliğini yapan Kapdanypa Rıza Bey (Kaptanzade Rıza Bey)’e akseder.
Abdülhamid çok duygulanır. Kefken’deki Abaza göçmenlere memurlar ve ilaçlar gönderir, Kesepha Elif’ide Saraya getirmelerini söyler.
Memurlar Kefken’e gelir, Elif’i sorarlar, bunlar “Abaza Mezarlığında bayan Elif’in yanına götürülürler.
Elif mezarlar arasında bir kütükte oturmuş, udunun eşliğinde mersiyeler söyleyip ağlamakta. Ziyaretçileri yanına gelince ayağa kalkar, gözlerini siler. Elini öperler, Padişahın gönderdiği ilaçları ve muhacirlere yardım emri verdiğini, kendisini de Saray’a çağırdığını ve acılarını hafifletmek için her şeyi yapacağını bildirirler.
Onlara Elif’in cevabı şu “Var olsun Padişahımız, gülemeyecek kimse için ağlayabilmenin kıymetini Allah Padişahımıza öğretmesin. Mutlu insanlar arasında ağlamaklı halimle onların mutluluğunu bozmak istemem. Ağlama ihtiyacımı giderebileceğim buradan beni ayırmayın, ölsem de şu zavallı ölülerimin kemikleri arasında bana da bir yer verilmiş olur. Benim bundan başka bir ihtiyacım ve isteğim yoktur, bırakın beni. Padişahımızın eteklerinden öperim”
Elif’in ellerinden öperler. Başlarındaki memur çok duygulanmıştır. Oradaki bir mezara yaşlarını döküp eliyle toprağını okşayarak ayrılmışlar. Bu memurların başındaki Abhaz Kurkuar ailesindenmiş. Gücünü bozmadan Türkçe’ye çevrilemeyen Kesepha Elif’in ağıtlarından birindeki “ŞÜARA ABARS ŞÜRITSHAZTZIP YAPSIWAWSUA YRITSHAXAAYT” sözler (Sizleri böyle zavallı edenler, kendileri de zavallı olsunlar) gibi ve daha acıklı bir anlamdadır. ”
Kefken Babalı’da şuan yıkıntı halinde bulunan mağarada birçok Abhaz’ın yaşadığı ve duvarlara yazı yazdığı bilinmektedir. Bu sürgünün önemli bölgelerinden biri Kefken olması nedeniyle her sene 21 Mayıs’ta Kefken’de anma programı yapılır. Uzunkum sahilinde başlayan törenler, Karaağaç Köyü Abhaz Mezarlığı’nda bitmektedir.
Bu yazı yorumu